31 Ekim 2018 Çarşamba

Kongoushou-ji Tapınağı (金剛證寺)

Önceki bölüm: İnci Yolu ve Gök Yolu

Yol üzerindeki son durağımız, geçmişi 825 yılına uzanan Kongoushou-ji Tapınağı (金剛證寺) idi. Japonların en kutsal yeri olan İse Jingu'nun (伊勢神宮bkz. Ise Jingu, ayrıca bkz. Sonbaharda Naiku) kuzeydoğu koruyucusu olarak bilinen bu tapınak, en önemli hac duraklarından biri. Edo Dönemi'ne (1603-1868) ait ünlü bir halk şarkısı, "İse'ye gidersen Asama Dağı'na çık, Eğer çıkmazsan haccın yarım kalır" demektedir. Hemen belirtelim, İse Jingu bir Şinto tapınağı, Kongoushou-ji ise bir Budist tapınağıdır. Yani iki farklı dine ait tapınaklardır. Böylece bahsi geçen hac, belirli bir dinin hac yolculuğu olmamaktadır. Hem Şintoizm hem de Budizm Japon kültürünün bir parçası halindedir. Dolayısıyla hem burada hem de diğer birçok yerde bahsedilen farklı hac yolculuklarının dinsel değil kültürel olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Kongoushou-ji Tapınağı'nın avlusundaki merdivenlerin aşağısında bir gölcük bulunuyor. Suyun üstü nilüferler ile kaplı. İçinde iri, renk renk Japon balıkları yaşıyor. Kullanıma açık olmayan kırmızı ahşap köprü, küçük gölcüğün karşılıklı iki kıyısını birleştiriyor. Burasını bir de nilüferlerin çiçek verdiği dönemde ziyaret etmek ayrı bir keyif olsa gerek. Tapınağın sağ tarafında uzanan yürüyüş yolu takip edildiğinde karşınıza görkemli bir geçit kapısı çıkıyor. Gokuraku-mon (極楽門), yani tam çevirisiyle Cennet Kapısı adlı bu geçit, sağlı sollu dizili, üzerilerinde yazılar bulunan ince uzun ahşap sütunlardan oluşan bir yola ulaşıyor.

Bahsettiğim tüm bu yapılar yüksek ağaçların gölgesinde kalıyor. Doğal olan hiçbir şeye dokunulmamış. Göl, tapınak, geçit kapısı ve insan elinin diğer tüm yaptıkları orman içindeki boşluklara inşa edilmiş. Hatta burada hiçbir şey yokken inşa edilmişler de etrafındaki orman yıllar yılı sonradan oluşmuş gibi bir hisse bile kapılıyorsunuz. Ağaçların altına dizili heykelcikler, yazıt taşları, üzerilerinden geçen zamanın etkisiyle aşınmış ve yosunlanmış görüntüleriyle Indiana Jones gibi filmlerin arkeolojik keşif sahnelerini andırıyor.

Vaktin iyice daralmasıyla buradan ayrılmak zorunda kaldığımızda görmediğimiz bir şey kalmış mıdır diye merak ediyorduk. Gök Yolu'ndan çıkıp eve dönüş rotasına tekrar girdiğimizde ne kadar yorulmuş olduğumuzu yeni fark ettik. Eve varış için artık az bir süre kalmasına rağmen çocuklar ve eşim hemen uykuya daldı. Arabayı kullanmak zorunda olan ben ise eve kadar beklemek zorundaydım.

27 Ekim 2018 Cumartesi

İnci Yolu ve Gök Hattı

İki Tayfun Arası Şima başlıklı yazının devamı.

Şima'dan dönerken İnci Yolu'nu kullandık. Bizi Şima'dan Toba'ya götüren İnci Yolu (パールロード) doğanın yeşili, denizin ve gökyüzünün mavisi içinde kalıyor. Dağlık alan içinde olmasından dolayı yol, denizi içine alan körfezleri ve koyları genişçe görmeye imkân veriyor. Hafif virajlarla Pasifik Okyanusu'na paralel uzanıyor. Yol, yüksek ağaçların denizi görmeyi engellediği yerlerde ormanın içinde, engelleyemediği yerlerde ise okyanusun üzerinde olduğumuz hissi veriyor.

Yol boyunca rakun uyarı levhaları var. Çevremizdeki ormanlık alan rakunların doğal yaşam alanı. Durduğumuz park yerlerinden birinde kazalarda ölen rakunlar için yapılmış küçük bir anıt bulunuyordu. Ağaçların içinden kulaklarımıza gelen birçok farklı hayvan, böcek sesi işittik ama bir rakun görebilme şansını yakalayamadık.

Öğle yemeğini, İnci Yolu üzerinde son kez durduğumuz Toba Gözlem Yeri'nde (鳥羽展望台, Toba Observatory) bulunan restoranda yedik. Bazı kaynaklar burasını Japonya'nın en güzel manzaraya sahip 30 yerinden biri olarak gösteriyor. Havanın açık, pussuz olduğu zamanlarda Fuji Dağı görünüyor. Biz bu şansa sahip değildik ama tesisin hemen her köşesinden gözlerimize yansıyan manzarayı hafızalarımıza kazıdık.

Yolun sonuna geldiğimizde artık Toba'daydık. Toba'dan İse-Shima Skyline (伊勢志摩スカイライン)[1] yoluna girdik. Anlaşılacağı üzere adının son kısmı İngilizce verilen yol Asama Dağı (朝熊山) üzerinden geçiyor. Dağın tepe bölgesinde bir başka gözlem yeri bulunuyor. Bu gözlem yeri İse Körfezi (伊勢湾), Toba adaları ve Pasifik Okyanusu'nun muhteşem manzarasını gözler önüne seriyor. Tesiste yol boyunca yorgun düşen ayakları dinlendirmek için bu manzara önüne konumlandırılmış bir ayak banyosu bulunuyor. Kültür incisinin yaratıcısı olan ünlü K. Mikimoto (ölm.1954) da burayı ziyaret etmiş ve manzarasından çok etkilendiği için buraya bir anıt taşı diktirmiştir.

Devamı: Kongoushou-ji Tapınağı
_____________________________________________________________________________
[1]  https://www.iseshimaskyline.com

14 Ekim 2018 Pazar

İki Tayfun Arası Şima

Şima'ya (志摩市) gitmek için bir süredir fırsat kolluyordum. Yaz döneminde bulamadığım fırsatı ancak sonbaharın başında bulabildim. Şiddetli bir tayfunu atlattıktan hemen sonra, kalmayı çok istediğim otelin kalan son odasını bir geceliğine ayırttım. Bir gece iki günlük bu kısa tatilde açık havaya denk gelmemiz büyük şanstı.

Yaşadığımız şehre yaklaşık 90 kilometre uzaklıkta olan Şima'ya gidiş ve dönüş için birbirinden farklı iki güzergâh belirledik. Gidiş yolumuzun bizi doğrudan Şima'ya götürmek dışında bir özelliği yoktu. Şehre varınca, otele giriş yapma saatinden önceki kalan süreyi Shima Marineland (志摩マリンランド) adlı akvaryumda geçirdik. Japonya'nın hemen hemen her şehrinde büyüklü küçüklü olan bu tür akvaryumlar özellikle çocuklar için büyük eğlence. Şima'dakinde gördüğüm tüm balıkları daha önce ziyaret ettiğim akvaryumlarda görmüşümdür. Ama buranın açık hava dinlenme alanında gerçekten rahatlatıcı bir manzara vardı.

Manzarasından çok ümitli olmadığım yer otel odamızdı [1]. Kalan son odayı ayırttığım için seçme şansım yoktu ne de olsa. Ancak odamızın öyle güzel manzarası vardı ki, seçme şansım olsaydı bile onu tercih ederdim. Durum böyle olunca, çevreyi gezmek için hemen çıkmak yerine, odanın yerden tavana uzanan penceresinin önüne kurulup, sıcak bir yeşil çay eşliğinde kendimizi manzaraya verip yol yorgunluğunu attık.

Daha önce gittiğimiz Toba ilinin (鳥羽市, bkz.Toba Gezileri) güneyinde kalan ve Ago Körfezi'ni (英虞湾) tamamen içine alan Şima ilinin doğu ve güney sınırları Pasifik Okyanusu'na kıyı oluyor. İnci yetiştiriciliğiyle ünlü Ago Körfezi'nin kıyılarının tamamı koylardan oluşuyor. Kıyılar o kadar girintili çıkıntılı ki, her koy kendi içinde dallara ayrılıp daha küçük koylar oluşturuyor. Körfezin içinde kalan ada ve adacıkların bile en az birkaç tane kendi koyları var. Karayı tamamen örten ağaçlar kıyıya kadar uzanıyor.

Çayımız bitince pencereden seyrettiklerimizi yakından görmek üzere otelin çevresini gezdik. Otel yönetiminin tercihi mi yoksa çevre yetkililerinin izin vermemesi mi bilmem ama doğal olan hiçbir şeye el değdirmemeye özen gösterilmiş. Ağaçların arasından kıvrılan dar yürüyüş yollarından geçtik. Bazı yerlerde örümcek ağları yolun bir yanındaki ağaçtan diğer taraftakine kadar uzanıyordu. Çocuk şapkası kadar büyük beyaz mantarlar, ağaç kovuğunu mesken edinmiş yengeçler gördük. Adını bilmediğimiz kuşların, böceklerin ötüşlerini dinledik.

Yemekten önce gün batımını izlemek üzere tekrar odaya döndük. Yemekten sonra yine dışarı çıkıp akşam yürüyüşü yaptık. Otele ait uzay gözlem evinde, o güne kadar gördüğüm en büyük teleskopla ayın yüzeyini gözlemledik. Yatmadan önceki son eylem olarak da açık hava kaplıca banyosunda keyif yaptık. Ertesi gün, gelişimizden daha uzun ama daha eğlenceli yolculuk bizi bekliyordu.

Devamı.. İnci yolu ve Gök Yolu
_______________________________________________________________________________
[1] Hotel Kintetsu Aquavilla Ise-Shima