27 Ekim 2015 Salı

Sivil Polismiş Gibi Yapan Dinciler

Bugün karşılaştığım bir olaydır:

Sağda solda içinde akp milletvekili adayı taşıyan seçim otobüsleri geziyor. Yanında da bir sivil araç anons yapıp etraftaki araçlara 'sağa yanaş, sola yanaş' diye direktif veriyor. Bu akşam (16:30 gibi) Bağdat Caddesi Göztepe ışıkların yanında bu araçtaki imam tipli iki kişi inip siyah bir araç sürücüsüne bağırıp çağırarak sağa çekmesini söyledi. Araçtan indirip kimlik istediler. Sivil araçlarına 'ekip aracımız' deyip, ellerinde telsizle kendilerini polis olarak tanıttılar. 

Bizler etrafta toplaşıp tepki gösterdik. "Bunun ekip aracı olduğu nereden belli? Plaka sivil, siren yok" dedim. Sakalı yeni bitmiş polis(?) "anons yapıyorum ya" dedi. Etraftakiler "akp otobüsünü mü koruyorsun?" diye tepki verdi. Otobüsle ilgisi olmadığını, polis olarak anonsa uymadığı için aracı durdurduğunu falan söyledi. Biraz çekinmişlerdi ama ak-başlarına güvendikleri için ve tepki gösterenler yavaş yavaş dağıldığı için geri adım atmadılar. Ülkücü bıyıklı bir adam ve birkaç kişi daha orada kalıp tepki göstermeye devam ettik. Diğer adam epey bağırdı. Onun da kimliğini istediler. İkisi de verdi. Kimlik bilgilerini telefonla bir yerlere bildirdiler.

Bu tipler muhtemelen polis falan değil! Ak-otobüsün içindeki milletvekili adaylarının ak-yalakaları. Maalesef daha önce jeton düşmedi, şimdi yazarken enstantaneler bir bir aklıma geliyor. Elinde telsiz gördüğünüz, anons yapıyorum ya falan diyen tiplere itibar edip kimlik falan vermeyin. Sivil iseler polis olduklarını göstermeleri gerekir. Araç sivil, plaka sivil, kendileri sivil. Önce onların kimliğini sorun. Ama daha da önemlisi, böyle bir şeyle karşılaşan kişinin yanından DAĞILMAYIN. Başımıza ne geldiyse korkudan ve beni ilgilendirmez'den geldi zaten. Tepki gösterenler artınca pısıyorlar, azalınca azıyorlar. 

Akşam bu olayı düşündükçe neler yapılabilirdi diye aklımı kurcaladım. Komiser bir arkadaşımı aradım, "polislerse kimliklerini gösterselerdi, öyle şey olur mu" dedi. Seçim araçlarına, içinde eski bir bakan vs. yoksa polis koruması verilmezmiş. Zaten bir işleri olsa durup kimlik istemezler; plakayı alıp işlerine gider, daha sonra işlem yaptırabilirler. Plaka kaydından da kişilerin bilgilerine rahatça ulaşabilirler. Bu durumda bizim ne yapmamız lazım? Örneğin, 155'i ya da ilçe emniyet müdürlüğünü arayıp, "şu plakalı araçtakiler polis olduklarını söyleyip insanlara kimlik soruyor" diye ihbar etmek lazım. Bunlar aklıma geldikçe kendime kızıyorum, niye daha önce düşünemedim diye. O kargaşa içinde hazırlıksız hızlı düşünemedim maalesef. Bu satırları okuyanlar önlemlerini alsınlar diye yazıyorum. Bilginiz olsun. Çevrenizdekileri de bilgilendirin. Seçimlerde bunları ülkeden temizleyin artık! Oyunuzu kullanın ve sonrasında da sandığınızı koruyun!

21 Ekim 2015 Çarşamba

IN&VAS Buluşması

2000 yılında ilk işime başladığım zaman, hem o şirkette uzun süre çalışacağımı, hem de iş arkadaşlarımla uzun süreli dostluklarımız olacağını düşünmemiştim. On sene çalıştım. İlk çalışma arkadaşlarımın bir kısmı hâlâ en iyi dostlarım. Çalıştığım bölüme tepeden inip ortalığı karıştıran sahtekâr müdürler olmasaydı daha uzun süre çalışırdım ve mevki budalası olup zenginleştikçe ilişkisini kesenler, zengin koca için yurtdışına gidenler olmasaydı şu an daha çok kişiyle görüşüyor olurdum. Zaten dün akşamki buluşmamıza bu kişilerden katılan kimse olmadı.

Uzun açılımı lazım değil, IN&VAS biriminin ilk kurulduğu zamanki müdürü, yani çalıştığım ilk birimin müdürü İsmail abimiz de nihayet şirketten ayrılmış. Cuma akşamı onun için bir veda yemeğinde yaklaşık 30 kişilik bir buluşma gerçekleştirdik. Sürekli görüştüklerimiz ve yıllardır görüşmediklerimizle beraber kahkaha dolu bir akşam geçirdik. Her zaman güzel sürprizlerin başrolünde yer alan Hayriye ablamızın hazırladığı, hatıralarla dolu eski resimlerimizin yer aldığı sunumda o kadar çok güldük ki çene kaslarımıza ağrılar girdi.

Yeni mühendisler olarak hemen hemen hepimizin ilk işiydi. Üniversitelerimizden yeni mezun olmuş ve çalışmaya başlamıştık. Şöyle bir düşününce, IN&VAS çatısı altında, üniversiteyle neredeyse aynı ortamı yakalamıştık. Bu durum çalışmalarımıza da yansımış, başarılı işler çıkartmıştık. Hepimiz bekardık. İşten çıkar akşamları gezer, yer içerdik. Piknikler organize eder, arabalarla konvoy yapar giderdik. Birkaç sene boyunca şirketin en başarılı operasyon birimi olarak anılır olduk. Farklı bölümlerde veya şirketlerde olup, şunun bunun torpiliyle yöneticiliğe getirilen kişiler, burası oturmuş bir bölüm, çok bir şey yapmana gerek yok denilerek tepemize konulan iş bilmez vasıfsız müdürlerle arkadaşlarımız bölüm veya şirket değiştirmeye başladı. En büyük darbe ise, belki bizden bir şeyler öğrenirler de adam olurlar diye farklı bir operasyon bölümünün birimimize monte edilmesiyle geldi. Üstelik o bölümün yöneticisini daha sonra birimin de başına getirip tamamen yok ettiler. Ara ara dilini dışarı çıkardığı için kendisine Komodo Ejderi lakabını takmıştık. Numarası bile telefonumda Komodo adıyla kayıtlıydı. Elbette o ve bölümü perişan eden diğer kişiler, başta da söylediğim gibi cuma akşamı aramızda değildi.

Biz, biz bizeydik. Sonraki buluşmada da biz bize olacağız.