10 Şubat 2015 Salı

2015'in İlk Haftaları

2015'in zor bir yıl olacağını tahmin ediyordum ama kişisel ve ailevi olarak da iyi bir başlangıç yaptığımızı söyleyemem. Tedavisi ve bakımı hâlâ devam eden yengemin hastalanması bizim için en sarsıcı olanıydı. Bunun ayrıntılarına değinmek ve diğer zorluklardan bahsetmek niyetinde değilim. Çünkü sene başından beri güzel şeyler de oldu ve olmaya devam ediyor. Daha da artmaları ümidiyle bunlardan bahsetmek üzere bu yazıya başlamış bulunuyorum.

İşten ayrıldıktan sonra hayata geçirmeyi planladığım şeyleri uygulamaya koymaya başladım. Birçok etken sebebiyle planladığım hızda gitmiyor ama henüz herhangi bir engelle de karşılamış değilim. Yavaş yavaş da olsa tek tek yerine getiriyorum. İlk etabı tamamlamak için sadece son bir iş kaldı.

Güzel şeylerin başında, hiç kuşkusuz, kuzenim Semih'in nişanı geliyor. 10 ocakta, sadece bir geceliğine gidebildiğim Adana'yı hiç bu kadar soğuk hissettiğimi hatırlamam. Şehrimin ünlü rutubeti sayesinde iliklerime kadar tüm bedenim dondu. Yeni gelinimizin evinde yapılan nişan töreninine gelen davetli sayısı o kadar çoktu ki, oturacak yer bile zor bulduğumuz evdeki kalabalık sayesinde epey ısındık. Uzun zamandır görmediğim yakınlarımla hasret giderip, bunun üzerine yeni tanıştığımız insanların sıcak muhabbetleri de eklenince bedenimizle beraber yüreğimiz de ısındı.

İstanbul'a tekrar döndükten birkaç gün sonra, havanın da açık olmasından yararlanarak, ailece günübirlik Şile'ye gittik. Saklı Göl'ün kenarına kurulmuş olan tesiste kahvaltı ettik. Saklı Göl değil de Çamurlu Göl denseydi sanırım daha anlamını bulmuş olurdu. Göle ulaşmak için geçtiğimiz yol ve yol üzerindeki köy, özellikle eşim için şaşırtıcıydı. Çobansız yürüyen ineklerin yoldan çıkmasını beklerken yüzünde bir gülümseme ile şaşkınlık dolu sözleri ağzından dökülüyordu.

Uzun tutarak öğle yemeğiyle birleştirdiğimiz kahvaltıdan sonra limana indik. Şile Kalesi'nin alt kısmından deniz fenerine uzanan dalgakıran üzerinde yürüyüş yaptık. Denizin, gökyüzünün, güneşin, bulutların, kuşların, teknelerin seyrine koyulup, bazen resim çekmek, bazen de gözlerimizi kapatarak rüzgarın getirdiği havayı içimize çekip dalgalar ile harmanlanan sesini dinlemek için bir saati aşkın bir zamana yaydığımız bu yürüyüş ile günü bitirdik.

Oğlum geçtiğimiz hafta oyun grubuna başladı. İki buçuk yaşında olan oğlum, böylece ilk okul deneyimine başlamış oldu. Bir akrabamızın tavsiyesiyle, evimize de yakın mesafede olan anaokuluna haftada üç gün ikişer saat gidecek şekilde kayıt yaptırdık. Bu iki saatlik süre, ben ve eşim için de bir dinlenme fırsatı yarattı. Okula yakın bir kafeye giderek bir şeyler içiyor, sohbet edip kitap okuyoruz. İleriki yaşlarında daha uzun süre okulda kalacağını ve arkadaşlarıyla okul dışında da vakit geçireceği zamanları düşünerek duyacağımız özlemi zihnimizde canlandırmak biraz yüreğimizi burkuyor ama şimdilik iki saat tahammül edilebilir bir ayrı kalma süresi.

Üç gün önce cumartesi sabahı, eşim, bir günlüğüne öğretmen olarak bulunduğu Japon okuluna gitti. Okulun bulunduğu yere ailece gittik ve eşimin okulda olduğu yaklaşık dört saatlik süreyi oğlumla beraber ikimiz geçirdik. Okula yakın olan alışveriş merkezinde gezdik ve yemek yerken yirmi seneden daha uzun süredir görmediğim lise arkadaşım karşımda beliriverdi. Halen Adana'da yaşayan arkadaşımla iki saate yakın bir süre sohbet ettik. İki saat daha değil de yirmi saat daha zamanımız olsaydı bile konuşurduk ve yine de konuşulacak şeyler bitmezdi diye düşünüyorum. Her ikimiz de gitmek zorunda olduğumuz için ayrıldık.

İşte 2015'in geri kalanının böyle güzellikler ve hoş sürprizlerle dolu geçmesini, sadece kendim için değil, bu satırları okuma zahmetini gösteren sizler için de diliyorum.