20 Aralık 2016 Salı

Yaş 42

Kimsenin kimseyi öldürmediği bir sabaha uyansam.
Kimsenin kimseyi öldürmediği bir günde, sahile, parka gidip yürüyüş yapsam,
Gözlerimi kapatıp kollarımı açarak aldığım derin nefesi, yüzümü göğe dönüp ohhh diyerek versem.
Leziz yemekler, kekler, pastalar yesem,
Çaylar, kahveler içsem.
Cadde, sokak gezsem,
Sinemaya, konsere gitsem,
Dostlarla buluşup muhabbet etsem, kadeh tokuştursam.
Sıcak bir duş alıp yatağıma yatsam, abajur ışığında kitap okusam.
Sonra da,
Kimsenin kimseyi öldürmediği bir geceye uyusam.

5 Aralık 2016 Pazartesi

Sonbaharda Naiku

En son 2014'te ilkbaharın ilk ayında gittiğimiz Ise'ye, bu yıl sonbaharın son ayında gittik (ilgili yazı: Ise Jingu). Genelde her gidişimizde benzer şeyleri yapıyoruz, aynı yerlere uğruyoruz, aynı yemekleri yiyoruz, aynı yerlerde resim çekiyoruz. Bize iyi geliyor çünkü. Elbette aynı şeyleri tekrar tekrar anlatmak için yazmıyorum bu satırları. Her seferinde farklı şeyler olduğu gibi bu kez de vardı ve sadece mevsimle sınırlı değildi. En önemlisi, dört kişilik bir aile olarak ilk kez gittik. Bir başka değişle, ilerideki yıllarda hatırlayamayacak kadar küçük olsa da, oğlum Kayra'nın İse'ye ilk ziyaretiydi bu. Yolculuğu kendi arabamızla yapmamız da, hem farklardan, hem de ilklerden bir diğeriydi.

İlk iş olarak Suşikyu'da [1] yemeğe oturduğumuzda henüz öğlen olmamıştı. Sadece yol yorgunluğunun bizi erkenden acıktırmış olmasından değil, Suşikyu'nun çok ünlü ve en çok tercih edilen Japon restoranlarının başında gelmesi sebebiyle tıklım tıklım olmadan yemeğimizi bitirip rahat rahat gezmek isteğimiz de yemeğe erken oturmamızın nedenlerinden biriydi. Çok değil, yirmi dakika içinde tercihimizde haklı olduğumuz anlaşıldı. Restoranın birkaç salonundan birine ilk girenler biz olmamıza rağmen, çıkarken hiç boş yer kalmamıştı ve restoran önünde sıra bekleyen onlarca kişi birikmişti.

Japonya'ya taşınalı artık aylar olmasına rağmen öngörmediğimiz işlerimiz o kadar fazla oldu ki, öngördüğümüz kadar gezi yapma fırsatı bulamadık. Ne pahasına olursa olsun, mevsim bitmeden sonbahar renkleriyle bezenmiş, doğayla iç içe bir gezi yapmayı kafama koymuştum. Mevsimin artık son günlerine girdiğimiz 20 Kasımda İse'ye gittiğimizde bu renk cümbüşünü görebilmek için gecikmiş olma ihtimalimiz beni endişelendirmişti. Ancak bu senenin sıcak geçmiş olması, mevsimsel olarak geç kalınmış olsa da, doğanın, sonbahar renklerine tamamen bürünmesi için erken bile olmasına yol açmıştı. Tamamen olmasa da büyük oranda mevsim giysisini giymiş olan doğanın, güzelliğinde bir eksilme yoktu elbette. Kapalı olmasına rağmen yağışsız bir günde orada bulunmak da, geziden, beklediğimizden fazlasını almamız için yeterli olmuştu.

Uji Köprüsü'den geçip Naiku'nun taşlı yollarında ilerledikten biraz sonra temizuya'da ellerimizi yıkayıp torii'den geçtik ve ardından İsuzu Nehri'nin kenarına inip biraz soluklandık. Ne kadar ilginç bir paragraf giriş cümlesi değil mi? Aslında değil. Bahsettiklerimi ilk kez duymuş olanlarınızın biraz şaşkınlık yaşaması doğal ama bu yerler hakkında daha önceki yazımda bilgi verdiğim için burada hızlı bir şekilde giriş yaptım. Aynı şeyleri tekrar tekrar yazmayacağımı başta belirtmiştim. İki buçuk yıl önce, suya düşmesin diye ellerimle sıkı sıkı kavradığım Eren'i, bu sefer sadece dikkat etmesi için uyarmakla yetindim. İlk adımlarını atmaya başlayalı henüz birkaç ay olan Kayra'yı ise pusetinden çıkarmaya cesaret edemedim. Gerçi kendimize rahat resim çekme fırsatı yaratabilmenin de nedenlerden biri olduğunu itiraf etmem gerekir.

Parkurda ilerleyerek ana tapınak olan Kotaijingu'nun merdivenlerini çıktık. Kendi inançlarımdan ötürü elbette buranın herhangi bir kutsiyeti olduğunu asla düşünmedim ama bu yılın Mayıs sonu Japonya'da yapılan zirve toplantısında G7 ülkeleri liderlerinin aynı merdivenlerde verdiği poz aklıma gelince, bir kutsallığı varsa bile ondan da bir şeyler kaybetmiş diye hissettim [2]. Belki bu sebepten dolayıdır ki, bu satırları yazarken incelediğim fotoğraf klasörümde bu kez burada herhangi bir resim çekmemiş olduğumu fark ettim. Bu yüzden 2007 albümünden aldığım bir fotoğrafı paylaşıyorum. Politik veya dinsel lakırdılarla bu satırları dolduracak değilim. Sadece, aynı liderlerin benim de yaşamakta olduğum ve hiç de turistik olmayan Tsu iline de gelip, bir başka küçük şehir olan İse'de ağırlanmalarının, bu bölgenin ve özellikle Naiku'nun Japonya açısından ne kadar önemli bir yer olduğuna vurgu yapmak istedim.

Her zamanki gibi Naiku gezimizin sonunda iri Japon balıkları koilerin olduğu küçük gölete uğradık. Önceki gelişimizde bu göletin kenarında üç kişi olarak çektiğimiz aile fotoğrafını bu kez dört kişi olarak çektik. Tapınak bölgesinden çıkıp Oharai Maçi sokağında son alışverişlerimizi yaptık. Dükkânlarda kapanma hazırlığı yavaş yavaş başlamıştı. İnsan kalabalığından azar azar kurtulmakta olan sokakta arabamıza doğru yürürken, nedense bir şey daha yapmamız gerekiyormuş gibi bir hisse kapıldık. Günün, içimizde bıraktığı tatlı tadı damağımızda da hissetmemiz gerekiyordu sanki. Tam bu sırada karşımıza çıkan çay evi mi böyle hissetmemizi sağlamıştı, yoksa böyle hissettiğimizi anlamış gibi çay evi mi karşımıza çıkmıştı bilemiyorum. Ne sebeple olursa olsun, İse'deki günümüzün son durağının Akafuku olduğu kesindi. Akafuku, 1707 yılında İse'de kurulmuş bir çay evi. Japonya'da çay evi denince, bizdeki pastane ya da tatlıcıya denk geldiğini düşünebilirsiniz. Kahvehane ya da çayhane gibi mekânlar aklınıza gelmemeli. En sade şekilde, bugün kafe dediğimiz yerlerin klasik Japon modeli olduğunu tasavvur edebilirsiniz. Geleneksel Japon tarzı mimarisiyle süslenmiş bu çay evine girip, yeşil çayla birlikte akafuku moçi (赤福餅) tatlısı yedik. Akafuku moçi, çay evinin kendi adıyla özdeşleşmiş, dövülmüş pirinç üzerine tatlı fasulye ezmesi kaplanarak yapılan bir tatlı. Tatlıya verilen şekil, İsuzu Nehri'nin akışını simgelemektedir. Belirgin olan üç çıkıntı suyun temizliğini, beyaz olan iç kısmı da nehir yatağında bulunan çakıl taşlarını tasvir eder [3]. Özel bir bambu çubuğuyla yenmek üzere servis edilir. Çok hafif ve lezzetli bir tatlıdır. Biz lezzetini önceden biliyorduk ama güzel geçmiş bir günü tamamlamak için de bire bir olduğunu böylece anlamış olduk.

_______________________________________________________________________________
* Naiku gezisinin fotoğraflarını çekerken kameramın manuel programında vivid özelliğini kullandım. Renkler biraz daha canlı olsun diye yaptığım bu değişikliği, ayarlamam gereken diğer özelliklere dokunmadan yaptığım için fotoğraflar biraz parlak çıktı. Acemiliğimi mazur görmenizi dilerim.
[1] http://www.okageyokocho.co.jp/tenpo.php?no=14
[2] http://japan.kantei.go.jp/97_abe/actions/201605/26article1.html
[3] http://www.akafuku.co.jp/global/english/