İşe gireli bir sene dolmadığı için bu yaz izin kullanamayacağım. Bu yüzden elimizde kalan hafta sonlarını güzel değerlendirmeye çalışıyoruz. Dün, bir süredir eşimin de çok istediği Florya'daki İstanbul Akvaryum'u ziyaret ettik. Tahmin ettiğimden çok daha güzel yapılmış olan bu akvaryuma dün ilk giriş yapan ziyaretçiler ben, eşim, annem ve oğlum olduk.
Ömründe ilk kez böyle büyük bir akvaryuma gelen annem için heyecan verici bir ziyaret oldu. Gerçi oğlum için de ilkti ama o henüz 14 aylık olduğu için neler olup bittiğinin pek farkında değildi. Bense dördüncü kez böyle bir zevki tadıyordum ve bunların ilk üçü Japonya'daydı.
İstanbul Akvaryum konum itibarıyla da güzel bir yere inşa edilmiş. Florya sahil şeridi üzerindeki binadan Marmara Denizi'nin müthiş manzarasını seyretmek çok keyifli. Atatürk Havaalanı'na iniş yapan uçakları, neredeyse başınızın üzerinden geçerken izlemek de mümkün.
Akvaryum, dünyanın farklı yerlerindeki denizlere göre bölümlendirilmiş ve gezi güzergâhı bunun üzerine kurgulanmış. Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz ve Boğazlar olarak Türkiye denizlerine ait deniz canlılarının sergilendiği akvaryumda, Atlantik, Kızıldeniz, Pasifik denizleri gibi farklı yerlerden getirtilen deniz canlılarını görmek de mümkün. Yan tarafının hâlâ inşaat halinde bulunması ileride yeni bölümlerin de açılması ihtimalini akıllara getiriyor. Meselâ, görmeye alışık olduğum yunuslar ve penguenler İstanbul Akvaryum'da henüz yoktu. Gerçi bugün Türkiye gündeminde farklı bir şekilde yer eden penguenlerin getirtilmesini bir süre için pek mümkün görmüyorum!
Yeri gelmişken Japonya'da ziyaret etmiş olduğum akvaryumlardan da biraz bahsedeyim.
2007 senesinde ilk kez Japonya'ya gittiğimde, henüz evli değilken eşimle birlikte Nagoya'daki akvaryuma gitmiştik. Nagoya Limanı Halk Akvaryumu olarak adlandırılan yapı içinde, daha önce sadece televizyondan izlediğim yunus gösterilerini canlı olarak izleme imkanı bulmuştum. Şimdiye kadar gördüğüm tek katil balinayı da orada gördüm.
2010 senesinde eşim, annesi ve babasıyla, Ertuğrul Fırkateyni'nin de battığı bölgede yer alan Kuşimoto Marine Park'ı ziyaret ettik. Dünyanın en küçük ıstakoz türünün sergilendiği bu akvaryumda, bir karetta yavrusunu da ellerime alma imkanı bulmuştum. Kaplumbağayı bana veren görevliye Türkiye'den geldiğimi söylediğimde o da bana kaplumbağaların da aynı bölgeden geldiğini söylemişti. Sanki hemşerimden bahsediliyormuş gibi bir algıya kapılmıştım.
Kuşimoto'daki akvaryumda, kayalıklarla kaplı kıyı tarafından denize doğru 300 metre kadar uzanan bir iskele yapılmış. Bu iskele, denizin içine inşa edilen bir gözlem evine iniyor ve buradaki pencerelerden farklı türdeki balıkları doğal ortamlarında izlemek mümkün.
2011'de eşim olmadan yaptığım tek akvaryum ziyaretini, arkadaşım Chie'nin yaşadığı Fukuoka'da bulunan Umino-nakamiçi Akvaryumu'na yaptım. Japonya'nın güneyinde yer alan bölge balon balıklarıyla ünlü. Haliyle akvaryumun farklı bölümlerinde balon balıklarının çeşitlerini görmek mümkün. Yunus gösterisinin bir benzerini de ikinci kez burada izleme imkanı buldum. Farklı olarak buradaki gösteriye foklar da dahil edilmişti ve fokları canlı olarak ilk kez burada gördüm. Ayrıca, bina içinde bir mavi balina iskeleti de sergileniyor.
Bugüne kadar yaptığım tüm akvaryum ziyaretlerinden çok büyük keyif aldım ve hiç hayal kırıklığına uğramadım. Türkiye gibi etrafı denizlerle çevrili ülkemizde bu gibi akvaryumların sayılarının artması gerekiyor. Henüz ziyaret etmediyseniz İstanbul Akvaryum'a mutlaka gitmenizi tavsiye ediyorum.