10 Haziran 2013 Pazartesi

Eski Dostlar

Yirmi sene önce Adana Koleji'nden birlikte mezun olduk. Birimiz öğretmen, birimiz doktor, birimiz mühendis olduk. Evlendik, çocuk sahibi olduk. Hayat, yıllar sonra üçümüzden ikimizi yerleştiğimiz İstanbul'da bir araya getirdi. Diğerimiz Avustralya'ya yerleşmişti. Ama yirmi sene önce kurduğumuz bağlar o kadar güçlüydü ki, uzun zaman görüşemeyip, birbirimizden çok az haber alabiliyor olmamıza rağmen bir fırsat bulduk ve pazar günü, yirmi sene aradan sonra üçümüz tekrar buluştuk.


Konuşacak çok şey vardı ama zaman azdı. Yine de hasretimizi hafifletebildiğimiz kadar hafiflettik. Bir daha ne zaman buluşuruz bilemiyoruz ama eminim mutlaka buluşacağız.

1 Haziran 2013 Cumartesi

Direniş ve Devrim

Tarihe tanıklık ettiğim ve elimden geldiği kadarıyla bizzat içinde olduğum şu günler, milletimin kaderine razı olmadığını ispat etmek için her türlü devlet zulmüne rağmen başkaldırdığı, harekete geçtiği günlerdir. Hiçbir siyasî ve sosyal kurumun örgütlendiremediği halk, inanılmaz bir şekilde kendi kendini örgütleyerek direnişe geçti. Bu satırları yazmakta olduğum şu sıralarda gelen haber şu: "polis geri çekilmek zorunda kaldı, halk gezi parkını geri aldı."

Halkın zaferidir bu.

Badem ise hâlâ ısrarla "o ağaçlar kesilecek, ve oraya Topçu Kışlası tekrar inşa edilecek", diyor.
Peki nedir bu Topçu Kışlası meselesi?

Tarihimizde 31 Mart Olayı diye bilinen(1909) gerici ayaklanmanın başladığı ve bittiği yerdir Topçu Kışlası. Cübbeli, sarıklı katiller "allahu ekber" diye haykırarak önlerine gelen mekteplileri katlediyorlardı. Selanik'ten yola çıkan Hareket Ordusu bu ayaklanmayı bastırmak üzere İstanbul'a geldi ve bu irticacıların isyanını, karargahları olan Topçu Kışlasını topa tutarak bastırdı. Bademgiller için o kışlanın yeniden inşa edilmesinin önemi budur. Alnı secdeli katil dedelerinin geberdiği yerdir orası. Ama işler onlar için yolunda gitmedi, gitmiyor. Türk halkı, yani tabir yerindeyse İkinci Hareket Ordusu, vur emri almış Badem polislerle canları pahasına savaşarak kışlanın bugün yerinde olan Gezi Parkı'nı tekrar ele geçirdi. Ağaçları, geleceği kurtardı.

Atatürk'ün bize verdiği birinci görevi yerine getiriyoruz.



Bu yazımı fazla uzun tutmayacağım çünkü yazacak çok şey var ve hepsini yazarak bu satırları uzatmak da istemiyorum, bir kısmını yazıp diğer kısımlara haksızlık etmek de istemiyorum. Halkın uyanış günleri henüz bitmedi. Ben bu satırları yazarken birçok şehirden polis şiddeti ve halkın direniş sesleri geliyor. Ama Atatürk'ün Nutuk'ta yazdığı şu ölümsüz satırları aktarmak istiyorum:

"Dinî düşüncelere ve inançlara saygılıdır ilkesini bayrak olarak eline almış bu parti, memlekette suikastçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinin dayanağı oldu. Dış düşmanların, Türk devletini, Türk cumhuriyetini yıkmayı hedef alan planların kolaylıkla uygulanmasına yardım etmeye çalıştı. Bu partinin programı en hain kafaların ürünüdür."* Atarük'ün bu satırlarda bahsettiği parti Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'dir. Bu sözlerin 2013'te söylenmiş olduğunu varsayın, aklınıza hangi parti geliyor?

Allah direnen milletime güç versin. O her zaman doğrunun yanında, zalimin karşısındadır.

 


* Bu satırlarla ilgili geniş yazı için Nutuk'un sonlarına doğru yer alan 'Terakkiperver Cumhuriyet Partisi ve En Hain Kafaların Ürünü Olan Programı' bölümüne bakılabilir.