3 Aralık 2013 Salı

Tatar İbrahim Japonya'da

Tatar İbrahim, Japonya'ya gittiğinde sokakların temiz olmasına çok şaşırmış. Onu daha da şaşırtan şey ise, sokakları temizleyenler olmuş. İnsanların sadece evlerini değil, sokakları da temizlediğini görüp imrenmiş ve bunu hatıralarına yazmış.

Bahsettiğimiz kişi, tarih sayfalarına "Japonya'ya islamı getiren kişi" olarak geçen, 1857-1944 yılları arasında yaşamış olan Abdürreşid İbrahim Efendi'dir. Tatar Türklerinden olup, Sibirya'nın Tobolsk ilinde doğmuştur. Kendisi hakkında çok sayıda bilgiye erişmek mümkün, ancak benim burada aktaracaklarımı bulmanız pek mümkün olmayabilir çünkü Japonca yayınlanan bir kitaptan alıntılar vereceğim ve kendi deneyimlerimi ekleyeceğim. Türkçe'de yayınlanmamış olan bu kitap, kendisinin hatıralarını, gözlemlerini ve öne sürdüğü bazı fikirleri içeriyor.

Örneğin:

Japonlar neden kısa boylu

"Japon kadınlar hemen hemen her sene doğum yapıyor ve sırtlarında çocuklarıyla tarlada çalışmaya devam ediyorlar. Yeni bebeklerini 8-10 yaşındaki diğer çocuklarının himayesine veriyorlar ve kendileriyle birlikte 8-10 yaşındaki çocukları da sırtlarında bebek taşıyarak oyun oynuyorlar. Küçük yaşlardan beri çocuk taşıdıkları için bu ağırlık boylarının uzamasına engel oluyor ve olgunluk yaşlarında bu yüzden kısa boylu kalıyorlar. Ayrıca bebekler, sırta şal ile sıkıştırılarak bağlandıkları için de kemikleri uzamıyor."

Anlaşılan, Abdürreşid İbrahim Efendi, Darwin yerine Lamarck'ın evrim teorisini benimsemiş!

Daha önce kısa bir süreliğine uğradığı Japonya'ya 1902'de tekrar giden Abdürreşid İbrahim, Rusya ve Japonya ilişkilerini inceleyip İstanbul'a aktarır. Japonların Müslümanlığa yatkın olduklarını Padişaha bildirir ve Müslümanlığın yayılması için yardım ister. Rus karşıtı faaliyetleri nedeniyle Rusya'nın ricasıyla İstanbul'a geri çağırılır ve 1903'te döner. Rusya'da yaşayan Müslümanlara yönelik kitapları bahane eden Rusya'nın İstanbul üzerindeki baskılarının devam etmesi ile nihayet 1904'te sınır dışı edilerek Rusya'ya teslim edilir. Ancak Rusyalı Türklerin baskısı sonucu, iki hafta hapiste kaldıktan sonra serbest bırakılır.

Tahliye olduktan sonra Petersburg'a yerleşip kurduğu matbaa ile dinî ve siyasî eserler yayımlar. Sırasıyla kapatılan, Ülfet adlı Türkçe dergi, Tilmiz adlı Arapça dergi, Serke adlı Kazak şiveli dergi yayımlar. Rus egemenliği altındaki Türklerin birlik olması için mücadele veren Abdürreşid İbrahim Efendi, başka eserler de yayımlar, toplantılar yapar ve hepsinde de Rus otoritelerin engelleriyle karşılaşır ve 1906'da Rusya'dan ayrılmak zorunda kalır.

1910'a kadar tekrar seyahatlere başlar ve Japonya'yı 1908'de tekrar ziyaret eder. 1911'de, Mustafa Kemal'in Derne Komutanı olarak görev yaptığı Trablusgarp Savaşı'na katılır. 1918'e kadar savaşlarda görevler alır ve tekrar seyahate çıkar. Sibirya, Ukrayna, Almanya, Litvanya, Doğu Türkistan ve Rusya'yı dolaştıktan sonra Konya'ya yerleşir. 1925'ten itibaren tekrar yollara düşer. 1933 yılında son kez Japonya'ya gider ve Tokyo'da hayatını kaybettiği 1944'e kadar orada kalır.

Eşimin çevirisi ile aktardığım ve aktaracağım alıntıların yer aldığı kitap, Ayako isimli bir arkadaşımıza ait. Ayako-san, Japonya'da Osmanlı Tarihi Ve Kültürü üzerine üniversite tahsili görmüş. Kendisinin hocalıklarını da yapmış olan Kaori Komatsu ve Hisao Komatsu isimli karı-koca bilim adamları tarafından kaleme alınan kitap, esas olarak Abdürreşid İbrahim'in Osmanlıca yayınlanan Âlem-i İslâm ve Japonya'da İntişar-i İslâmiyet adlı kitabının incelemesini oluşturuyor. Komatsular, kendi eserlerini yazarken, bu kitabı orjinal dilinde incelemişler. Kendilerine Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Selçuk Esenbel ve Selim Deringil destek olmuş. Kitabı Türkçe de yayınlamak istemişler ancak Abdürreşid İbrahim'in adı geçen eserinin çevirisi zaten yayınlanmış olduğu için vazgeçilmiş ve sadece Japonca yayınlanmış. Yazarlar, o yıllardaki Japonya'nın bir yabancı gözüyle aktarımlarını inceleyerek, irdeleyerek ve eleştirerek kendi kitaplarını oluşturmuşlar. İlk basımı 1991'de yapılan eseri de, Türkçe telaffuz ile 'Japonya' olarak adlandırmışlar [1].

Abdürreşid İbrahim Efendi'nin başka bir gözlemiyle devam edelim:

İnsan arabası

"Osmanlı'da öküz arabaları var, öküzler araba çekiyor; Avrupa'da at arabaları var, atlar araba çekiyor; Japonya'da ise arabaları insanlar çekiyor."

Şu an bile Japonya'da bu tür arabaları görmek mümkün. Ancak şimdilerde turistik amaçlı olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Ya da geleneksel düğün törenlerinde gelin ve damat bu arabada taşınıyor. Bahsi geçen taşıt, iki tekerlek üzerine oturtulmuş, yarım fayton şeklinde, iki kişilik bir araba. Binildikten sonra sürücü kişi, arabaya bağlı iki çubuğun arasına girip, el arabasını tersten tutup çeker misali yolcularını taşıyor. Bu işi yapmak o kadar güç ki, yapanların tamamını kan ter içinde kalmış görüyorsunuz. Orjinal adı Jinrikişa olan taşıt, kelime anlamı olarak 'insan gücü ile çalışan taşıt' anlamına geliyor: jin (insan/kişi) + riki(güç) + şa(taşıt). Meselâ, elektrik ve taşıt kelimelerinin birleşmesinden oluşan Denşa, tren demek. Günümüzde, pedallı veya motorlu hatta güneş enerjili olan üç tekerlekli taşıtlara verilen İngilizce Rickshaw kelimesinin kökeni budur. Japonya'ya ilk kez gittiğimde ben de bu jinrikişaları görmüştüm ama Abdürreşid İbrahim'in bakış açısıyla düşünmemiştim.

Sunay Akın'ın çok güzel anlatımıyla, "Dünyanın en doğusunda, sabah ezanının ilk okunduğu camiyi Mustafa Kemal Atatürk yaptırmıştır." Bu bilgiye itiraz edenlerin de olmasının yanısıra, tarihçi Sinan Meydan, bu tezleri tam olarak doğrulayacak belgelere ulaşmak üzere olduğunu belirtiyor [2]. Atatürk'ün katkılarıyla 1938'de tamamlanan işte bu Tokyo Camii'nin ilk imamı Abdürreşid İbrahim Efendidir [3]. Tokyo Camii 1986 yılında maalesef yıkılmıştır. Tekrar cami yapılması şartıyla, arazisi Türkiye'ye hibe edilmiştir ve bugünkü Tokyo Camii 2000 yılından bu yana hizmet vermektedir.

Japon kadınların göğüsleri neden küçük

"Kadınlar, çocuklarını bir şal ile vücutlarına bağlayarak sırtlarında taşıyor. Bu şal göğüslerine baskı yaptığı için kadınların göğüsleri küçük kalıyor."

Sumo Güreşçisinin Bebeği

Abdürreşid İbrahim, "çok iri" diyerek Japon Sumo güreşçilerinden de bahsediyor. Bir arkadaşının söylediklerinden aktararak, bir Sumo güreşçisinin bir bebeği olmuş ve bebek henüz 6 aylıkken 39 kiloya ulaşmış! A.İbrahim, buna inanmış olacak ki notlarına almadan edememiş. 2011 senesinde Nagoya'ya gittiğim zaman Sumo güreşleri orada yapılıyordu. Güreşleri izleme şansım olmadı çünkü hem planlamış olduğum başka bir işim vardı, hem de çok arka sıralarda, yani izlenmeye değmeyecek kadar arkalarda yer vardı. Önlerdeki yerler tamamen doluydu ama boş olsaydı bile abartılı derecede çok pahalıydı. Bu durum bir bakıma Japonların kendi millî sporlarına ne kadar sahip çıktıklarının da bir göstergesidir. Müsabakaların yapılıyor olması sebebiyle Sumo güreşçilerini etrafta görmek mümkün oldu. Sokakta yürürken bile geleneksel kıyafetleri giyme zorunluluğu olan Sumo güreşçilerine rastgelmiş olmak, benim için de ilginç bir hatıradır. Gelecek seferki gidişlerimde fırsat bulursam (ve paraya kıyarsam) güreşleri izlemeyi umuyorum.

Japonya'nın güvenli bir yer olması

Abdürreşid İbrahim, Japonya'ya gemi ile gelir. Tokyo'ya giden trene binmeden önce valizlerini bir görevliye teslim etmek durumunda kalır. Kendisinin kandırıldığını, valizini bir daha göremeyeceğini düşünür çünkü çalınmaması için Rusya'da iple bağlamak gerekmektedir. Ama Tokyo'da indiği zaman valizi tekrar kendisine teslim edilince çok şaşırır. Görevliye bahşiş vermek ister ama kabul edilmez, bunu yapmanın görevleri olduğu söylenir. (Japonya'da bugün de hiçbir yerde bahşiş kabul edilmez, hatta vermeye kalkışmak ayıp karşılanır. İlk gittiğim zaman beni en çok şaşırtan şeylerden biri bu idi. Çok saygılı, kusursuz hizmet alıyorsunuz ve bu, bahşiş almak için değil müşteriyi memnun etmeyi görev kabul ettikleri için yapılıyor.MS).

A.İbrahim Efendi, bir gün postaneye gider ve bazı eşyaları paketleyip göndermek istediğini söyler. Görevli, eşyaları açık bir şekilde ondan alır ve kendisinin paketlemesi gerektiğini söyler. Abdürreşid İbrahim Efendi kabul etmek zorunda kalıp eşyaları bırakarak oradan ayrılır. Daha sonra eksiksiz ve sağ salim olarak yerine ulaştığını öğrenince Japonya'nın güvenli bir yer olduğuna olan inancı pekişir.

Keşke bu kitap Türkçe de yayınlansaydı da tamamını kendi lisanımda okuyabilseydim. Abdürreşid İbrahim'in çevirisi yapılan kitabının iki cilt olarak yayınlandığı bilgisine ulaştım ama kitapçılarda bulamadım. Elime geçirebildiğim zaman çok sevineceğim.
_______________________________________________________________________________
[1] Japonya'nın Japoncası 'Nihon'dur. Kitabın adı ise katakana alfabesiyle ジャポンヤ, yani 'Japonya'dır.
[2] bkz. http://sinanmeydan.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=363:atatuerkuen-camileri-paristeki-ve-japonyadaki-ezanlarn-srr&catid=62:yazlar&Itemid=228
[3] Bazı kaynaklarda ilk imamın Abdülhay Kurban Ali olduğu belirtilmektedir.
Diğer kaynaklar:
* http://tr.wikipedia.org/wiki/Abd%C3%BCrre%C5%9Fid_%C4%B0brahim#Japonya_Y.C4.B1llar.C4.B1
* http://www.oldphotosjapan.com/
* http://www.baxleystamps.com/litho/ogawa/ogawa_customs_manners.shtml
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:Tokyo_Camii_2009.jpg