25 Temmuz 2012 Çarşamba

Oğlum ve Eşim Evinde

Hamileliğinin altıncı ayında Japonya'ya giden eşim, artık 2,5 aylık olan oğlumla birlikte 20 Temmuz sabahı İstanbul'a, evine döndü. Eşimin annesi ve babası da onlarla birlikte buraya kadar gelip sadece üç gece kalarak geri döndüler. Önce eşimin hamileliğinin son aylarında sonra oğlumun ilk aylarında, büyük bir özveri ve zahmetle onlara baktılar ve nihayet buraya kadar gelip son bir sorumlulukla onları teslim ederek evlerine gittiler. Onlara ne kadar teşekkür etsem azdır.



Oğlum, görmediğim bir ay içinde çok büyümüş. Artık beni görebiliyor, sesime tepki veriyor. Bugün aşılarına da başladık. Onun gelmesiyle evin havası da çok değişti. Özellikle annemin torununu nasıl sevdiğini görmek beni şaşırtıyor ve mutlu ediyor. Neredeyse bana bile dokundurmayacak. Sürekli rahmetli babamı yad ederek onu seviyor.



Günden güne bundan sonraki hayatımızın nasıl devam edeceği ve bizim nasıl bir yol izleyeceğimiz iyice şekilleniyor. Öncelikli olarak benim yeni bir işe girmem gerek. Umarım doğru bir işle çalışma hayatıma devam ederim ve aile hayatım da bu doğrultuda düzen ve anlam kazanır.

17 Temmuz 2012 Salı

Sahilde Kafka'ya Göz Kırpmak

Oğluma ve eşime tekrar kavuşmama üç gün kaldı. Artık gerçek evlerine dönüyorlar. Bu bekleyiş döneminde oğlumun odasıyla ilgili tüm hazırlıkları, annemin de yardımıyla hemen hemen tamamladım. Sadece küçük birkaç ayrıntı kaldı. Bunlardan birini yarın, diğerlerini de eşim geldiğinde onunla birlikte yapacağım.

Son iki haftadır en çok yaptığım işlerden biri kitap okumak oldu. Cadde üzerindeki kafeye gidip kitabımı okuyarak bir şeyler içmeye kendimi iyice kaptırmış durumdayım. Murakami'nin Sahilde Kafka kitabını da bu dönem içinde bitirdim. Kitap 600 sayfadan fazla ama vaktimin yeterince fazla olması kısa sürede bitirmeme imkan verdi. Oğlum gelince böyle bir vakit bolluğu bulacağımı zannetmiyorum. Yine de henüz fırsat varken yeni bir kitaba daha başladım. Arkadaşım Chie'nin gönderdiği İngilizce bir kitap. Kaori Ekuni isimli bir başka Japon yazarın Twinkle Twinkle kitabı. Japon orjinalinin Türkçe çevirisi yok. Hatta bu yazarın hiçbir kitabı Türkçe'de yayınlanmadı. Bu yüzden okuma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı sayabilirim.

Yazarın anlatımı gerçekten çok akıcı ve sürekli olarak girdiği ara notlar anlatımın akıcılığından hiçbir şey  kaybettirmediği gibi ana sebeplerinden birini de oluşturuyor diyebilirim. İlginç bir konusu var ve ben biraz da arkadaşımın bu kitabı okurken neler hissettiğini ve bana göndermek isteyecek kadar neler bulduğunu anlamaya çalışarak okuyorum.

Ancak Sahilde Kafka harika bir kitaptı. Şimdiye kadar okuduğum en iyi birkaç roman arasına rahatlıkla koyabilirim. İlginç bir rastlantıdır ki kitabın konusunun büyük bir kısmı da şu an Chie'nin yaşadığı Şikoku'da geçiyor. Japonya'da henüz gitmediğim yerlerden biri ama özellikle bu kitabı okuyunca gitme isteğim daha da arttı. Dahası aynı kitaptaki zavallı Bay Nakata gibi Honşu'yu Şikoku'ya bağlayan o büyük köprüden, mümkünse üstü açık bir araba ile geçmek istiyorum. Bir gün bunu mutlaka yapacağım. Ama şu anda geçmek zorunda olduğum daha büyük bir köprü var.....

12 Temmuz 2012 Perşembe

Çin Şirketinde İki Sene


2 yıl önce..
Yeni işe girdim, her şey güzel başladı.
Herkesten övgüler geliyor, örnek gösteriliyorum, Mutlu gibi yapın deniyor.
Derken..
Yöneticimle arama Çinli bir yönetici daha atadılar. Head yaptılar.
Ben böyle anlaşmamıştım dememe kalmadan dışarıdan bir de Türk alıp onu da araya koydular. Direktör yaptılar.
*
Sonra direktör benim işlerimle ilgili olan kendi yetkilerini gayr-ı resmi AM'a* devretti, kendisi kendi çıkarına olacak başka işleri kovalar oldu.
Bir baktım ilk 4 ay içinde 4 kişiye raporlar olmuşum.
*
Derken bir gün müşteriye sunuma gittim. Toplantı toplam 1 saat.
Toplantıya bu direktör, head ve AM 45 dakika geç geldi.
Kol kola, şakalaşa şakalaşa, güle oynaya!! 
Müşteri haliyle bu ne ciddiyetsizliktir der, şikayet eder.
Bir de baktım asıl suçlanan direktör, Head ve AM beni suçluyor. 
Sebep: müşteri sunumu beğenmemiş!
Tam g.tümle gülecektim HR geldi. Head, direktör ve AM sunumu beğenmemiş dedi.
Al imzala diye itiraf dilekçesi gibi bir şey verdi. 
Her kuşun eti yenmez.
İmzalamadım.
Üstüne üstlük head’in, direktörün ve AM’ın yaptıklarını bir bir anlattım.
HR vay be dedi, imzalamadığım kağıdı head’in önünde yırtıp attı.
Head, direktör ve AM muzları ellerinden alınmış maymunlara döndüler.
*
Ama yetki onlarda, işten atalım dediler.
Tam gidiyorum derken AM gitti.
Bu sefer de AM’ın bölümünden bana teklif geldi. Bu adamı biz istiyoruz dediler.
O bölüme geçtim.
Yeni AM ben oldum!
Head ve direktör de mor oldu.
*
Eski AM'ı gittiği yerden kovmuşlar. Sonra çaresizlikten bizim kapıya gelince -önceki marifetleri ortaya çıktığı için- bizim kapıdan da içeri almadılar. Nişanlısı da ayrılmış.
Kimsenin ahını almayacaksın kardeş!
Ben senin için de hakkında hayırlısını diliyorum.
*
Sonra direktör de gitti ama Çinli head'in içinde beni yollayamamak ukte kaldı.
Yeni bölümdeki bir başka Çinli, AM olmamı hazmedemedi.
Bir AM olacaksa ben olmalıyım dedi. Onu AM yaptılar. Üstüne bir AM da dışarıdan aldılar.
Bana da eski görevimi verdiler.
Benim eski işimi yaptığımı gören eski bölüm bu bizim işimiz biz karar veririz dedi.
Eski bölümün yeni Çinli direktörü kendini benim yöneticim ilan etti. Olmaz dedim.
Olur dedi. Olmaz dedim. Olacak dedi. Olmaz dedim.
O zaman ben de seni tepelerim dedi.
*
Adamın arkası sağlam olduğu için kimse takışmak istemeyince bölüm arayışına girdim. 
Üç bölümden ayrı ayrı teklif aldım ama bu Çinli engel oldu.
HR da bölüm buldu, el sıkıştık, bu sefer de eski head işi bozdu.
Böylece içinde kalan ukteyi atmış oldu.
Ben de nihayetinde ayrılmak durumunda bırakıldım.
Zaman bakalım kime ne getirecek..

*AM: Account Manager.)