31 Ağustos 2014 Pazar

İki Doğum Günü

Yorucu bir cumartesiydi. Bir o kadar da keyifliydi. Çok sevdiğim iki arkadaşımın kızları için düzenledikleri doğum günü partileri aynı güne denk geldi. Saatlerin çakışmamış olması benim için büyük bir şanstı çünkü hiçbirini diğerine tercih edemeyeceğim kadar sevdiğim iki arkadaşımdı. Aslında dört arkadaşım demem daha doğru bir ifade olur çünkü eşleri de benim bir o kadar yakın arkadaşlarım. Yani aile dostlarımız.

Sabah katıldığımız partide Selin'in üçüncü yaş gününü kutladık. Geçtiğimiz yıl aynı mekanda ikinci yaşını kutladığımızı düşününce zamanın çok çabuk geçmiş olduğunun farkına vardık. Sanki aynı partiyi tekrar yaşamış gibiydik. Çocuklar biraz daha büyümüşler, bizler biraz daha yaşlanmıştık.

Aynı günün akşamı İlayda'nın ikinci yaşını gününü kutladık. Bu seferki kutlama evde düzenlenmişti, ev yapımı yemekler ve pasta yedik. Sohbet güzel olunca oğlumun banyo ve uyku saatini biraz ertelemek zorunda kaldık. Günün yorgunluğuyla ben de erkenden uyuyakalmışım.

Her iki buluşma da günümüzü çok özel bir hale getirdi. Her iki buluşmada da yeni arkadaşlar edindik. Sabah, arkadaşımın uzun süredir Almanya'da yaşamakta olan kardeşiyle ilk kez karşılaştık ve uzun süre sohbet ettik. Akşam ise hemşehrim olan eğlenceli bir ailenin de kutlamaya katılmasıyla hoş zaman geçirdik. Bizler eğlenirken çocukların eğlenmelerini ve birbirleriyle kaynaşmalarını izlemek ayrı bir keyifti. Oğlumun geride bıraktığı iki yaşında da nispeten sade doğum günü kutlamaları yapmıştık ama üçüncü yaş gününün daha hatırlanacak bir gün olması için şimdiden düşünmeye başladım.

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Anpanman

Oğlumun son merakı Anpanman. Kahvaltı bitince televizyonun karşısındaki kanepeye kurulup, "Anpanman bakalım", diyor. Televizyonu açıp istediği videoyu açana kadar söyledikleri kelimeler şöyle:
"Anpanman bakalım...kumanda neede...Eren otuudu...aç, aç...". Anpanman başlayınca sesi soluğu çıkmadan izlemeye koyuluyor.

Anpanman, bir Japon çizgi kahramanı; yani bir anime. 1973 yılından beri yayında olduğu için birçok Japonun çocukluğunun bir parçası haline gelmiş. 2009 senesinde 1000 bölümü geride bıraktıktan birkaç ay sonra, yaratıcısı olan Takaşi Yanase 94 yaşında hayata veda etti. Ancak yeni bölümler yazılmaya, yayınlanmaya, Anpanman temalı oyuncaklar piyasaya çıkmaya devam ediyor. Bu sene başında annesiyle Japonya'ya giden oğlum da Anpanman'a olan ilgisini böyle edindi. Televizyonda seyretti, kuzeninin oyuncaklarıyla oynadı ve kafasında yer etti. Kayınpederimin Japonya'da kaydedip, bizim Türkiye'ye getirdiğimiz birkaç çizgi film bölümünü de tekrar tekrar seyretmekten henüz bıkmadı.

Konu olarak da kısaca değineyim ki sadece çocuklar için bir eğlence değil, eğitimin de bir parçası olan animelerin Japonya'da nasıl kullanıldığı anlaşılsın. Anpan kelimesi, içi kırmızı fasulye ezmesi (an) ile doldurulmuş poğaça (pan) anlamına geliyor ve Japonya'da epey ünlü. Sona eklenen man kelimesi ise, örneğin başka bir çizgi karakter Batman gibi bir kişi niteliği kazandırıyor. İngilizceden alınmış ama yazıldığı gibi okunuyor. Yani Anpanman, 'Kırmızı Fasulye Poğaçası Adam' gibi bir anlama geliyor. Onun düşmanı olan Baikinman, yani 'Bakteri-adam' yiyeceklere virüs bulaştırarak hastalıklara sebep oluyor. Sonuna man eki getirilerek kişileştirilen yiyecek-karakterlerin tümü Japon yemeklerinden oluşuyor. Böylece çocuklar kendi kültürlerini, yemeklerini öğreniyor, daha önce tatmadıkları yiyecekleri merak edip istiyor, mikropların zararlarını algılıyorlar.

Nagoya'da Anpanman Çocukların Müzesi ve Parkı [1] adı altında bir de çocuk eğlence parkı bulunuyor.  Bu senenin 24 martında, ben de eşim ve oğlumla birlikte bu müzeyi ziyaret etmiştik. Büyük bir kısmı açık alanda olan bu parkın içi tamamen çocukların eğlencesi için tasarlanmış oyun alanları ile dolu. Ve tabii ki, tüm nesnelerde Anpanman ve diğer çizgi karakterler ve onların evleri, eşyaları, vs var. Çocuklara, seyrettikleri çizgi filmin dünyasına girdiklerini hissettirmek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir kısmını uyuyarak geçirmiş olmasına rağmen, oğlum da bu müzede gayet keyifli zaman geçirdi.

İçinde bulunduğunuz süre içinde çeşitli gösteriler de yapılıyor. Örneğin, karakterlerin kılığına bürünen oyuncular tarafından canlandırılan küçük bir tiyatro gösterisi yapılıyor ve bu gösteri olurken alandaki herkes toplanıp seyre koyuluyor, resimler ve videolar çekiyor. Elbette, bir poğaçadan bahsederken, müzede bir fırın olmaması düşünülemez. Restoran, dondurmacı, hediyelik eşya mağazasının yanı sıra içeride bir de anpan yapan fırın var. Çizgi karakterlerin yüzleri şeklinde çeşitli poğaçalar, açmalar yapıp satışa sunuluyor. Üstelik günün her saati kasalarda uzun bir sıra oluşuyor.

Müzenin hemen yan tarafında bulunan luna park, benim çok daha fazla ziyaret etmek isteyeceğim bir yerdi. Yerinde bir ifade ile "yetişkinlerin oyun parkı" diyebileceğim bu parkta tam bana göre adrenalin yükselten eğlenceler bulunuyor. 2010'daki Japonya ziyaretimde bu parka gitmiştim ama benim gibi biri için tekrar tekrar gitmekten bıkılacak bir yer değil (ilgili yazı: Nagaşima). Ancak biz günümüzü oğlumuza ayırdığımız için Anpanman Müzesi'nden başka yere geçmedik. Aradan aylar geçti ve oğlumun Anpanman'a ilgisi gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Çizgi filmin yeni bölümlerini seyrettiremiyor olmamıza üzülüyorum. Başka çizgi filmleri de izleterek boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Ancak Japonya'ya gelecek sefer gittiğimizde daha büyük bir koleksiyon alıp geleceğiz gibi görünüyor.
_________________________________________________________________________________
[1] Girişteki yazı İngilizce olarak 'Anpanman Children's Museum&Park' şeklinde yer alıyor. Bilgi için ağ adresi: http://tourismmiejapan.com/search/spot.php?act=dtl&id=178

7 Ağustos 2014 Perşembe

Yabancı Eşim İçin İkamet Uzatma İşlemleri

Türkiye'de bunlar olur, denir ya, burada yazdıklarım işte bunu doğrulayan bir örnek.

Eşim yabancı olduğu için Türkiye'de ikamet izniyle oturabiliyor. Beş sene önce evlendikten sonra Zeytinburnu'ndaki emniyet müdürlüğünden ikamet belgesini zorlu bir süreç sonunda almıştık. Japon olması sebebiyle, birçok diğer ülke vatandaşlarına tanınmayan beş senelik izin alabilmiştik. Bu sürenin sonuna gelindiği için ikameti uzatmak gerekiyordu. Artık e-randevu sistemine geçildiği için ve uzatma işlemleri ilçe emniyet müdürlüklerinden yapılabildiği için işlerin daha kolay olacağını zannediyorduk. Ama Türkiye'de, hele hele İstanbul'da yaşamanın zorluklarını bildiğimiz için işlerimizi erkenden bitirmek istedik ve olası aksiliklere zaman payı vererek sürenin dolmasına iki ay kala işlemlere başladık. Ancak o bile yetmedi!

Öncelikle, ikamet ettiğimiz ilçenin emniyet müdürlüğünden randevu almayı denedik. Ancak internetten yapılması gereken e-randevu işlemleri sürekli hata verdi. Düzelir diye birkaç gün boyunca tekrar tekrar denedik ama düzelmemişti. Bunun üzerine emniyet müdürlüğüne kendim gittim. Arızanın farkında olduklarını ve beklemekten başka bir şey yapılamayacağını söylediler. Şahsen başvuru ile randevu alınamıyormuş ve illa internetten alıp otomatik hazırlanan belgeleri yazdırarak gelmek gerekiyormuş.

Birkaç gün daha şansımı denedim ama olmadı. Bunun üzerine farklı ilçelerin emniyet müdürlüklerinden e-randevu almayı denedim. Çoğu bozuktu ama bir gün tesadüfen komşu ilçenin emniyet müdürlüğünden randevu alabildim. Ancak sistem randevuyu bir ay sonrasına verdi, yani ikamet süresinin bitmesine on gün kalaya.

Bu süre içinde istenen belgeleri topladık ve beklemeye başladık. Günü gelince, emniyet müdürlüğünün yerini bilmediğim için navigasyon kullanarak arabayla gittik. "Varış noktasına geldiniz" uyarısını aldığım yerde, bırakın emniyet müdürlüğünü, bekçi kulübesi bile yoktu. Arabadan inip etraftakilere sordum. Çoğu bilmediğini söyledi. Nihayet aralarından biri emniyet müdürlüğünün taşındığını söyleyerek yolu tarif etti. Navigasyonun eski olduğu sanılmasın; güncel bilgileri ağdan alan bir sistemi var(!). Ayrıca ben de bir gün öncesinde Google Haritası ile baktığımda aynı yanlış noktayı gösteriyordu. Yani iki farklı yerden aldığım teyit ile gitmiştim.

Yolda birkaç kez daha durup sorarak on beş dakikalık bir gecikmeyle nihayet emniyet müdürlüğünü bulduk. Gecikme sebebiyle bir sorun yaşamadık. Ama memur, ikametimiz o ilçe olmadığı için oradan alamayacağımızı söyledi. Almaya değil uzatmaya geldik, dediysek de, e-randevu bozuk olduğu için bizimkinden alamadık, dediysek de ısrarla mümkün olmadığını söyledi. Peki; farklı yerden olmayacağı niye e-randevu alırken internet sayfanızda yazmaz?? İstenen bilgiler arasında ikamet ettiğim ev adresini ilçesiyle birlikte yazıyorum. Zaten doldurulması zorunlu alan. Buna rağmen niye farklı yerlerin seçilebilmesine izin veriliyor?? Ya adresimi yazdıktan sonra ilgili ilçe emniyet müdürlüğünü otomatik getir, ya da farklı yer seçsem bile en azından bir uyarı ver, işlemi ilerletme! Memur, haklısınız sistem kötü, diyerek savuşturdu.

Olay bu kadarla bitmedi.

Yapılması gereken tek şey tekrar ve bu kez kendi ilçemizdeki emniyet müdürlüğünden randevu almaktı. Neyse ki artık e-randevu sistemi haftalar sonra düzeltilmişti. Ancak tam iki buçuk ay sonrasına randevu veriliyordu! Yani eşimin ikamet izin süresi bittikten aylar sonrasına. Bunun önemli olmadığı ve 'randevunun alındığı tarih geçerlidir', diye bir açıklama vardı. Bu açıklamaya güvenmekten başka yapılacak bir şey yoktu. İşleme devam ettim. Onaylama kutusuna tıkladığım zaman ise zaten randevum olduğu için onaylanmadı. Önce eski randevuyu iptal etmek gerekiyormuş.
Zamanı saatler önce geçmiş olan randevuyu iptal etmek!! İptal işlemi için internet sayfasındaki adımları takip ettim. Bu sefer şahsen gidip iptal etmem gerektiği şeklinde uyarı aldım ve iptal işlemi onaylanmadı. Yahu madem internetten iptal ettirmiyorsunuz, iptal işlemini internete niye koydunuz?? Ya da birkaç saat önce ben bizzat oradayken niye iptal etmediniz?

Özetle:

  • E-randevu almanız gerekiyor, şahsen gidince bile randevu alamıyorsunuz, e-randevu bozuksa alternatif yöntem yok, düzelsin diye dua edip bekliyorsunuz.
  • Oturduğunuz ilçenin emniyet müdürlüğünde işlem yaptırmak zorundasınız, e-randevu alırken zaten oturduğunuz ilçeyi belirtmek zorundasınız ama başka ilçeden/şehirden randevu alabiliyorsunuz; gidince geri çeviriyorlar ama olsun hizmet hizmettir!
  • Randevu aylar sonrasına veriliyor, geçmişte kaldığı için gerçekleşme olasılığı olmayan eski randevunuz varsa internetten iptal etmeniz için olanak var ama yine de şahsen gitmeden iptal etmenize izin verilmiyor. Çok eğlenceli!

Neredeyse karımla aynı evde oturmayayım diye bilerek yaptıklarını düşüneceğim! Şansımı deneyip geri çevrildiğim emniyet müdürlüğüne telefon ettim ve durumu anlatıp açık kalan randevumu iptal etmelerini istedim. Tamam, diyerek "şimdi" yapacaklarını söylediler. Birkaç saat sonra tekrar denediğimde randevunun halen iptal edilmemiş olduğunu gördüm. Tekrar telefon ettim. Beşinci ya da altıncı aramamda ilgili kişiye ulaştım. Emniyet müdürlüğünde internetin çalışmadığını söylediler! Bu yüzden iptal edememişler, gelince edeceklermiş.

Üst üste bu kadar aksiliğin çıkması tesadüf olamaz sanırım.

Zaman daraldığı için elimde çok az seçenek vardı ve ben de hiç huyum olmayan bir şey yaptım. Çünkü, ne olursa olsun kurallara kanunlara uyayım, başkalarının önüne geçmeyeyim, diye attığım adımlar bizi açıkta bırakma noktasına getirdi. Bu yüzden emniyette tanıdıkları olan bir arkadaşımı aradım. O da bizim ilçedeki emniyet müdürünü arayıp benim geleceğimi söyledi. Aynı gün eşimle gittik. İşlemimiz birkaç dakika içinde bitti [1]. Şunu da belirteyim ki, mesai saatinin sonlarına doğru gittiğimiz için bekleyen kimse yoktu, kimsenin önüne geçip sırasını gasp etmedik, kimsenin gecikmesine sebep olmadık, hatta işimizi yapan memur arkadaşın mesaisinin uzamasına da sebep olmadık.

Bu olanağa sahip olmasaydım, iki ay önce başladığım adımların sonlanması için toplam beş buçuk ay geçecekti ve belki de eşim burada kaçak durumunda kalacaktı. Ülkemizin gerçekleri bunlar. Ve bu "gerçekleri" ülkemize yerleştiren şahıs birkaç gün sonra yapılacak seçimlerde cumhurbaşkanı adayı! Bu ve benzer durumlar bir vatandaşı olarak beni gitgide ülkemden soğutuyorsa, vatandaşı olmayan eşimde nasıl duygular uyandırıyor varın siz düşünün.
_________________________________________________________________________________
[1] Birkaç dakika içinde emniyetteki işlem bitti. Sonrasında vergi müdürlüğü ve mal müdürlüğüne ayrı ayrı gidip iki harç yatırdıktan sonra tekrar emniyete dönüp işlemlerin son aşamasını halletmemiz gerekti. Sonrasında ise yeni tezkere belgesinin elimize gelmesi için yaklaşık üç ay gerektiği söylendi. Şu an beklemedeyiz..

3 Ağustos 2014 Pazar

Zülfikar Kalfa

Oturduğumuz apartmanın arka sokağının tek girişi var. Yani çıkmaz sokak. Kentsel dönüşüm ayağına Kadıköy'ün her yerinde eski binalar yıkılıp yeni apartmanlar yapılıyor. Bizim çıkmaz sokağın başındaki bina da bundan nasibini aldı. Şu an inşaat çalışması var. Ancak beton dökme gibi işler yapılırken sokağı tamamen kapatıyorlar. Arabalar ya içeride ya da dışarıda kalıyor. Önceden bildiriyorlar ama yine de sokak sakinleri tarafından büyük bir şikayet sebebi.

Cuma günü yine benzer bir duyuru asmışlar ve dün kapatılacağı yazıyordu. Çalışma günlerinde insanlar arabalarıyla sabah gidip akşam geldikleri için çok sorun olmuyor ama dün cumartesi olduğu için itiraz ettik. İnşaata gidip şikayette bulunduk. Bizi Zülfikar Boran adında bir kalfa karşıladı. Uzun boylu, sağlam yapılı, 43-45 yaşlarında bir adam. İtirazımızı dile getirdik ve kapatmanıza izin veremeyiz, dedik. Zülfikar kalfa, haklı olduğumuzu, sağ elini yumruk yapıp havaya kaldırarak "her türlü demokratik hak mücadelesine" destek vereceğini söyledi. Hemen telefon edip ilgili kişilere haber vermelerini söyledi, zira kendisinin yetkisi yoktu. Telefonu kapatıp haber gelmesini beklerken ayaküstü sohbete tutuştuk. Anlattı da anlattı. O üstü başı toz kir içinde olan, eli kolu bacakları yaralarla dolu olan adamın zeki biri olduğunu anlamamız çok sürmedi. İçimiz burkuldu. Rus klasiklerini okuduğundan tutun, memleketi olan Kars'taki okullardan, "cemaat dershaneleri"ndeki oyunlardan, gösterilere katıldığı için yargılanıp "demokrat" bir hakime denk gelip salıverilmesinden, Rusya'da çalışmasına, oradaki deneyimlerine kadar bize epey dil döktü. Zehir gibi bir adam. Düşündüm ki, Anadolu'nun her yerinde akıllı çocuklar var ve bunların beyinleri, perişan edilmiş eğitim sistemiyle törpülenip etkisizleştiriliyor. Sonra inşaat işçisi, maden işçisi yapılıp kaderine razı ediliyor. Tırnak içinde yazmalarımdan da anlaşılacağı gibi Zülfikar kalfa demokrat, demokrasi kelimelerini sıkça kullanıyordu.

Bu tanışmamız, bize bir şeyi tekrar hatırlattı: eğitim düzeyi ne olursa olsun, biraz bile kafası çalışan, hayat deneyimi olan herkes rte'den ve akepenin getirdiği düzenden şikayetçi. Rte demişken; Zülfikar kalfa, 2002 senesinde RT Erdoğan ile Rusya'da karşılaşmış ve sohbet etmiş. Bunu sohbetin sonlarına doğru söyledi. "O zaman böyle padişah gibi değildi. Yeni başbakan olmuştu. Konuştum biraz", dedi. Zülfikar kalfa Rus klasiklerinin hepsini gerçekten okudu mu bilmem ama karşımızda konuşan kişi boş laf eden, verilene razı olan, höt dendi mi boynunu büken bir adam değildi. Siyasetten, memleketten, neler döndüğünden haberdar, gayet gerçekçi konuşan biriydi.

Eve dönünce internette adını aradım ve rte ile konuştuğu haberini birkaç yerde buldum. İlginçtir, hebere göre Zülfikar kalfa Erdoğan'a "Kürt sorununu halletmeniz lazım", diyor. Erdoğan sonra ona Kürt sorunu diye bir şey olmadığını söylüyor. Sözleri aynen şöyle: "Sorun var diye inanmayacaksın, sorun yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen sorun ortadan kalkar. Biz diyoruz ki, bizim için böyle bir sorun yok". Ne kadar dahiyane bir saptama!! Oysa kendisinin 2005'te "Kürt sorunu vardır" dediğini gayet iyi biliyoruz [1]. Bunu muhtelif yerlerde teyit etmiştir. Sonraları "artık yoktur" falan demiştir [2]. Yerine göre daha başka bir sürü şey demiştir. Zaten her gün her yerde bir sürü şey diyor.

Zülfikar kalfanın konuşmasına dair haberlerden birine aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2002/12/25/226054.asp İşte bu inşaat ustası, şimdi yanı başımızdaki inşaatta çalışıyor ve yaşadığı tartışma akepelilerce pek hatırlanmamış olacak ki, üç beş kuruş da olsa halen iş tutmasına izin veriliyor.
_________________________________________________________________________________
[1] http://www.milliyet.com.tr/kurt-sorunu-benim-sorunum-/siyaset/siyasetdetay/02.06.2011/1397439/default.htm
[2] http://www.haberturk.com/gundem/haber/626064-bu-ulkede-artik-kurt-sorunu-yoktur