25 Şubat 2018 Pazar

Momotaro

Okulunun yıl sonu etkinliğinde oğlumun bir tiyatro gösterisinde rol alacağı haberini almıştık. Okulun günlük programları devam ederken provalar için de vakit ayrılmış, haftalarca çalışma yapılmıştı. Öğretmeni tarafından düzenli olarak bize bilgi veriliyordu; Eren'in stresli bir çalışma altında olduğu, bazı davranışlarına anlayış göstermemiz gerektiği gibi telkinler iletiliyordu. Niye bu kadar stres yaratıldığına pek anlam veremiyordum. Klasik Japon titizliği deyip geçiyordum.

Eren'in doğum haberini alır almaz Japonya'ya geldiğim 2012 yılında Okayama'ya da gitmiştim. Yeni doğum yapmış olan eşimin sitemlerine maruz kalmak pahasına, Japonya'ya kadar gelmişken hem arkadaşımı görmek hem de biraz olsun evden ve Türkiye'de bıraktığım iş stresinden uzaklaşıp nefes almak için iki günlük kısa bir seyahat yapmıştım. Yeni yeni blog yazmaya başladığım o sıralarda yaptığım bu geziyi acemi satırlarımda yazmıştım (bkz. Okayama).

Tiyatro oyununda oğlum, Momotaro rolünü oynayacaktı. Karşılaştığımız diğer velilerle sohbet ederken onun bu rolü aldığı cevabını verdiğimizde tavırlarında, sözlerinde bazen hayranlık, bazen kıskançlık hissediyorduk. Elbette Momotaro rolü baş roldü ama 5-6 yaş grubunun sene sonu gösterisinde kimin ne rol aldığı bu kadar büyütülecek bir şey miydi? Sonuçta hepsi sahnede eşit süreler alıyordu. Öğretmenler anne babaların burukluk hissetmesine sebep olmamak için olabildiğince eşit olmaya çabalıyordu. Oyunu bile her rolü birkaç kişinin canlandıracağı şekilde sahneye koymuşlardı. Örneğin Momotaro rolünde oğlumla birlikte beş çocuk daha vardı. Oğlumun bu rolü alması tabii ki benim için de bir gurur kaynağıydı ama diğer velilerin verdiği tepkiler kadar büyütülecek bir durum değildi. Oğlumun Momotaro rolünde olmasının benim için başka bir anlamı vardı..

Okayama'ya ulaştığım zaman istasyondaki bir mağazada tanesi 2000 Yen (şimdiki parayla yaklaşık 70TL) olan şeftali satıldığını görmüştüm. Daha sonra da şehrin çeşitli yerlerinde bu pahalı şeftalileri satan mağazalara sıkça rastlamıştım. Anlaşılan bu meyvenin şehre özel bir anlamı vardı. İşte bu anlamı veren hikayeyi Okayama'nın bir kasabası olan Kuraşiki'de öğrenmiştim. Yöreye ait olan bu hikaye tüm Japonya'nın en ünlü, en bilinen hikayelerinden biriydi ve hikayenin kahramanı Momotaro idi. Efsaneye göre yaşlı bir karı koca nehirde buldukları şeftaliyi eve götürüp yemek için kestiklerinde içinden bir oğlan çocuğu çıkar. 'Şeftali çocuk' anlamına gelen Momotaro ismini verdikleri bu çocuğu evlat edinirler ve o çocuk büyüyünce bir kahraman olur (bkz. Kibi-dango).

O ziyaretimin ardından, yani Eren'in doğumunun üzerinden 6 yıla yakın bir süre geçti. Onun doğum haberini alıp Japonya'ya gelmem, onu ilk kez görmem, ilk kez kollarıma almamla aynı günlerde öğrendiğim hikayenin kahramanı olan Momotaro'yu oğlum tarafından canlandırılırken sahnede izlemek değişik bir duygu, büyük bir hazdı. İşte onun bu rolde olmasının benim için en büyük anlamı buydu.

Önümüzdeki yıllarda fırsat yaratıp tekrar Okayama'yı ve Kuraşiki'yi ziyaret etmek istiyorum. Bu kez yanımda ailem de olacak. Yürüdüğüm sokakları bir de onlarla gezip, Momotaro'nun hikayesini onlarla tekrar dinleyeceğiz. Geçen sefer vazgeçmiştim ama, eşimin sitemlerine yine maruz kalmak pahasına, gelecek sefer şu 70 Liralık şeftaliyi de alıp tadarım herhalde.