11 Mayıs 2016 Çarşamba

Oğlum 4 Yaşında

Oğlum Eren dün dördüncü yaşını doldurdu. Doğumundan bugüne atlattığı ve uğradığı kazalar, ağzından çıkan ilk Türkçe ve Japonca kelimeler, emeklemesi, düşmesi, okulu, kitabı, yapbozu, resmi, yemesi, içmesi, ağlaması, yürümesi, koşması, topa vurması, yüzmesi, kızması, kardeşinin doğumuyla ağabey olması ve daha nice ilklerini ve deneyimlerini düşününce, dört yıl dile kolay geliyor ve o kadar hızlı geçmiş ki zaman, bunca şey dört yıla nasıl sığmış diye şaşırıyor insan.

Dördüncü yaş gününün ilk kutlamasını okulda öğretmeni ve arkadaşlarıyla yaptı, ilk hediyelerini orada aldı. Okul kuralları sebebiyle anne-baba olarak katılamadığımız bu kutlama için yaptığı pastaya eşim üç gün harcadı. Yaratıcılığı ve özeniyle gurur duyduğum eşim, çilekli-çikolatalı pastasını Örümcek Adam yüzü şeklinde hazırladı. Biz tatma fırsatı bulamadık ama lezzeti hakkında okulda konuşabildiğim kişilerden güzel sözler duydum.

Babaannesi çok aceleci olduğu için Adana'dan çoktan almış olduğu doğum günü hediyesini birkaç hafta önce İstanbul'a geldiği zaman vermişti. Komşularımızın katılımıyla akşam yaptığımız ikinci doğum günü töreninde de biz hediyemizi verdik. Ve artık Eren beşinci yaşını dolduruyor. Tüm kararlarımızı onlar için aldığımız çocuklarımızın yeni yaşlarına gireceği önümüzdeki yıllar bizi hem sabırsızlandırıyor hem endişelendiriyor. Hem de...heyecanlandırıyor.

1 Mayıs 2016 Pazar

İdare Ederse Sorun Yok

Rahmetli babam ilaç içmeye çok meraklıydı. Bir yeri ağrır ilaç içer, midesi bulanır içer, yemek dokunur içer, kaşınır içer, ateşi çıkar içer, öksürür içer, tansiyonu çıkar içer, iner içerdi.

Sağlığını takardı ama hayatı takmazdı.

Bir gün doktora gitmiş. Doktor anlatmış, şuranda şu var, buranda bu var, diye. 
En son, "Burnunuzda da kırık var" demiş.
Babam durmuş, "Beni öldürür mü" demiş.
Doktor, "Öldürmez" demiş.
Babam, "Peki, beni ölene kadar idare eder mi" demiş.
Doktor, "Eder" demiş.
Babam, "E o zaman benim tansiyon ilacını yaz da gideyim" demiş [1].

Âlem adamdı.

Ölmek önemsizdi ama iyi yaşamamak, kaliteli yaşamak çok önemliydi. Ütüsüz pantolon giydiği olmadı. Ayağında, üzerine toz konmuş ayakkabı bulunmazdı. Her sabah tıraş olur, kravatsız sokağa çıkmazdı. 83 yaşında vefat ettiğinde, yeni aldığı elbisesinin daha taksitleri bitmemişti.

83 yıl bir kişinin gönlünü kırmadı. Sitem bile etmedi. Yalan nedir bilmezdi. Hiç tanımadığım insanlar bana gelip babamı övdü. Tatil yaptığım otelde karşılaştığım yaşlı bir Adanalı, babam için "Adana'nın beyefendisiydi" dedi.

Yaşarken Adamdı. Ebediyete kavuştu, hâlâ Adam.
_________________________________________________________________________________
[1] Annem anlattı, ben biraz süsledim.